Köşe Yazıları
Trend

TÜRK DÜŞMANLARINA!!!

Türk’ü kim “ırkçılıkla” suçluyorsa, biliniz ki asıl o; gizlediği ırkının IRKÇISI bir TÜRK DÜŞMANIDIR!

Saygıdeğer Türkçü hanımefendiler, saygıdeğer Türkçü beyefendiler, Büyük Türk Milletinin geleceğinin teminatı sevgili gençler, Bozkurtlar!

Gönülleri birleşenler olarak hepinizi, Türk Milletinin kadim ruhuyla, kutlu selamıyla selamlıyorum!

Nazik daveti ve bu anlamlı kutlamayı gerçekleştiren Türk Ocağı Başkanımız Sayın Semih Şentürk Beyefendi başta olmak üzere, yönetin kuruluna ve emeği geçenlere yürekten teşekkür ederiz.

Bugün burada toplanma sebebimiz öyle basit, öyle sıradan bir tarih değildir. Bugün 3 Mayıs. Türkçülüğün vicdanlarda yankılandığı, fikirde, ruhta ve mücadelede ete kemiğe büründüğü bir gün. 3 Mayıs, yalnızca bir anma değil; bir diriliştir, bir silkiniştir, bir TÜRKÇÜ şahlanıştır!

Kıymetli kardeşlerim,
Yıl 1944… Türkiye, savaşın gölgesinde, milliyetçi duruşun kıymetinin daha da arttığı yıllar. O dönemde bir avuç Türkçü aydın, Türk milletinin haysiyetini korumak, Türklüğün fikir cephesini savunmak adına büyük bir mücadeleye giriştiler. Aralarında Nihal Atsız vardı, Reha Oğuz Türkkan vardı, Alparslan Türkeş vardı… Onlar sadece kitaplar yazmadılar, onlar yalnızca fikir beyan etmediler. Onlar Mete Han’dan, Atatürk’e uzanan Türklüğün bayraktarlığını yaptılar.

Bir gerçeği paylaşmak isterim sizlerle… 3 Mayıs 1944 günü, Türkçü gençler, Atsız’ın yargılandığı davanın ardından Ankara Ulus’ta bir yürüyüş düzenler. Bu yürüyüş öyle büyüktür ki, Türk milletinin vicdanındaki sesi adeta haykırır. Bu gösteri, dönemin hükûmeti tarafından şiddetle bastırılmaya çalışılır. Çünkü o güne kadar hükümetin izni dışında, on kişinin bile toplanıp gösteri yapması imkansızken, on bin Türkçü genç toplanmıştır. O günün şartlarında çok büyük bir nümayişti ve atlı, motorlu polisler tarafından çok sert müdahale edildi. Ama ne oldu biliyor musunuz? O baskı, Türkçülük fikrinin filizlenmesini değil; kök salmasını sağladı!

23 genç tutuklandı. Atsız, Türkeş, Nejdet Sançar, Zeki Velidi Togan gibi isimler hücrelerde ağır işkencelere maruz kaldı. Bir insanın ayakta durabileceği darlıkta, tabut şeklinde özel yapılmış işkence bölmelerinde askıya alınıp, Almanya’dan getirilen 1.500 w işkence ampulleri tepelerinde yakılarak günlerce aç susuz bırakıldılar. Kafatasları matkapla delinirmiş gibi acı veren bu işkencede bayılanlar, görme yetilerini kısmen kaybedenler oldu. Ama korkmadılar, yılmadılar. Çünkü biliyorlardı ki:
“Türk Oğuz beyleri, milletim işitin! Üsten gök basmasa alttan yer delinmese, Türk milleti, İLİNİ TÖRENİ KİM BOZABİLİR?” Avrupa 1789 da Milliyetçiliği daha yeni keşfederken, yaklaşık 1300 yıl öncesinde Türklerde milliyetçilik duygusunun var olduğunun; Orhun Yazıtları tartışılmaz delilidir.
“Ey Türk titre ve kendine dön!” demişti Orhun’daki Bilge Kağan.
Onlar o titremeyi, o sarsıntıyı başlatanlardı.

Esasında 3 Mayıs olayları, II. Dünya Savaşı’nın seyri ile alakalıdır ve dönemin hükümetinin başta Alman yanlısıyken, sonrasında Almanlara karşı üstünlük kuran Ruslara; Türkçü Turancıları feda ederek, bir siyasi rüşvet vermesi olayıdır.
3 Mayıs tarihli gösterilerin ve İnönü’nün 19 Mayıs Nutku’nun ardından toplanan Türk Milliyetçilerinin davası, İstanbul 1 numaralı Örfi İdare mahkemesinde görüşülmeye başlanmıştır. Davada toplam 23 sanık yargılanmıştır. Olaylar Ankara’da olduğu halde İstanbul’un seçilmesi, orada olağanüstü halin oluşu ve istedikleri gibi keyfi ve hukuksuz hareket edebilecekleri içindir.

Atsız Atanın dizelerinde ifadesini bulan:
“Vaktiyle bir Atsız varmış…” derlerse ne hoş!
Anılmakla hangi bir ruh olmaz ki sarhoş?”

mısralarının gereği, Uçmağa uğurladığımız 23 Türkçü yiğidi, yüksek müsaadenizle tek tek anarak; aziz ruhlarını sarhoş edelim…
İstanbul Tophane Askeri Hapishane’sinde bulunan asker sanıklar;
1-Hasan Ferit Cansever, Dr. yüzbaşı
2-Fethi Tevetoğlu, Dr. üsteğmen
3-Alparslan Türkeş, Piyade üsteğmen
4-Nurullah Barıman, Piyade teğmen
5-Zeki Özgür(Sofuoğlu) , Topçu asteğmen,
6-Fazıl Hisarcıklı, Ulaştırma asteğmen
Aynı cezaevinde bulunan sivil sanıklar;
7-Nihal Atsız, Edebiyat Öğretmeni
8-Hüseyin Namık Orkun, Tarih Öğretmeni
9-Nejdet Sancar, Edebiyat Öğretmeni
10-Saim Bayrak, Temyiz Mahkemesi Evrak Memuru
11-İsmet Rasin Tümtürk, İstanbul Belediyesi Murakıbı
12-Cihat Savaşfer, Y. Mühendis Mektebi Öğrencisi
13-Muzaffer Eriş, Y. Mühendis Mektebi Öğrencisi
14-Fehiman Altan, Y. Mühendis Mektebi Öğrencisi
15-Yusuf Kadıgil, Lise Öğrencisi
16-Cebbar Şenel, Adana Adliyesi’nde Hakim Adayı
Sansaryan Han’da Emniyet Müdürlüğü hücrelerinde bulunan sivil sanıklar;
17-Zeki Velidi Togan, Türk Tarihi Profesörü
18-Orhan Şaik Gökyay, Ankara Konservatuarı Direktörü
19-Hikmet Tanyu, İçişleri Bakanlığında Memur
20-Reha Oğuz Türkkan, İ.ü. Doktora Öğrencisi
21-Hamza Sadi Özbek, Aydın Maliye Tahsilat Şefi
22-Cemal Oğuz Öcal, Gazi Eğitim Enstitüsü Öğrencisi
23-Said Bilgiç, Ankara Adliyesi’nde Hakim Adayı
Aynı davadan sanık olarak Mehmet Külahlıoğlu ve Osman Yüksel Serdengeçti de bir süre tutuklu kalmışlardır..
Aziz Ruhları şad olsun!

1944 Irkçılık-Turancılık Davası 7 Eylül 1944’te başlayan ve 29 Mart 1945’e kadar süren, Türk siyasetinde önde gelen 23 ismin Irkçılık-Turancılık suçlamasıyla yargılandığı sürecin adıdır. Tüm sanıklar üzerlerine atılı iftira ve düzmece suçlardan beraat etmiştir.

Türk Ocakları’nın da bu süreçte oynadığı rol çok büyüktür. Ziya Gökalp’in, Yusuf Akçura’nın fikirleriyle şekillenen ocaklar, sadece birer dernek değil; fikir mektepleridir. Ocaklar, Türk milliyetçiliği fikrinin en saf, en duru, en ahlaklı biçimini yaşatır. Bugün burada bu çatının altında toplanmış olmamız, bir tesadüf değildir. Türk Ocakları, Türkçülüğün mayalandığı yerdir. Ve gururla haykırıyoruz:
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.”

Gök gözlü, kurt bakışlı Türk’ün Atası Yüce ATATÜRK diyor ki: “Türkçülük, bir bayrak gibidir, tıpkı Türk Bayrağı gibi… Bu bayrağı vatanın her köşesinde durmadan dalgalandırmak, her Türk’ün ilk ve milli vazifesidir.” “TAŞ KIRILIR, TUNÇ ERİR; AMA TÜRKLÜK EBEDİDİR.”
“Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum, böyle öleceğim.”

Nedense, Atatürkçülük iddiasında olanlardan; ATATÜRK’ÜN BU VE BENZERİ SÖZLERİNİ DUYAMIYORUZ! Oysa ki ATATÜRK, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİ BU TEMELLER ÜZERİNE KURMUŞTUR!
İşte bu sözler, bizim andımızdır. Andımız günümüzde kaldırılmış, mahkeme kararlarına rağmen okutulmuyor olabilir. Kalbimizdeki Türkçülüğü, kimse kaldırılmaz! Buna kimsenin gücü YETMEZ!

Ziya Gökalp der ki:
”Türkçülük, Türk milletini yükseltmek demektir.”
“Başka uluslar, çağdaş uygarlığa girmek için geçmişlerinden uzaklaşmak zorundadırlar; oysa Türklerin çağdaş uygarlığa girmeleri için, yalnız geçmişlerine dönüp bakmaları yeter. ”Diyor Ziya Gökalp
Ne kadar dengeli, ne kadar derin bir kimlik. Türkçülük ırkçılık değildir. Türkçülük; tarihine, kültürüne, diline, kimliğine sahip çıkmaktır. Türkçülük; sadece seni seveni değil, seni unutanı da savunmaktır.

Türk’ü kim ırkçılıkla suçluyorsa, biliniz ki asıl o gizlediği ırkının IRKÇISI bir TÜRK DÜŞMANIDIR!
Asaletine ve töresine uygun bulmadığı için DÜNYADA IRKÇILIK YAPMAMIŞ OLAN TEK MİLLET, TÜRK MİLLETİDİR. Türk Milleti binlerce yıllık tarihinde hükmettiği BÜYÜK COĞRAFYADA bırakın ırkçılığı, asimilasyon bile yapsaydı; günümüzde birçok devlet ve milletle birlikte, içimizdeki kronik TÜRK DÜŞMANLARI VAR OLAMAZDI.

Bu Türk düşmanlarının kimler olduğunu, TÜRK MİLLETİNE: “bu millet, aziz millet, tek millet, milletimiz…”, TÜRK BAYRAĞINA: “al bayrak, ay yıldız, tek bayrak, bu bayrak…” söylemlerinden; “Türkiye toplumu, Türkiye halkı, Türkiyeli…” ifadelerinden kolayca tanıyabilirsiniz.

Nihal Atsız’ın bir mektubunda şöyle dediğini unutmayalım:
“Türkçülük, bugünün değil, yarının davasıdır. Bugün çile çeksek de, yarın güneş bizim için doğacaktır.”
Bu ne kadar doğru bir söz… Bugün görüyoruz ki, Atsız’ın, Gökalp’in, Türkeş’in diktiği fidanlar, çınar olmuş. Türk gençliği uyanmakta.

Ve Başbuğ Alparslan Türkeş’in sesini duyalım şimdi kulaklarımızda:
“Milliyetçilik, kuru bir slogan değil, bir şuur, bir fazilettir.”
Türkçü olmak; sırf Türk olmakla değil, Türk gibi yaşamakla mümkündür. Onurlu, dürüst, mert, çalışkan, vefalı…
3 Mayıs, Türk Milliyetçilerinin, Türk Milletinin varlık davası İçin çektikleri ızdırabın, elemin, gözyaşının İfadesidir. “ Türkçülük, Türk milletinin hayatının her safhasında yapacağı her şeyin Türk ruhuna, Türk geleneğine uygun olması ve Türk’e yararlı olması amacının, fikrinin ön planda tutulmasıdır.”
Gençler!
Bugün sizden bir şey istemiyorum. Sadece şunu hatırlayın: Sizin damarlarınızda, binlerce yılın çelik iradesi akmakta. Siz; Mete Han’ın, Bilge Kağan’ın, Kürşad’ın, Alparslan’ın, Fatih’in, Atatürk’ün torunlarısınız! “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

Orhun Abideleri’nde ne diyordu Bilge Kağan:
“Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, Türk Milletini kim yıkabilir?”
Bu söz, bin yıl değil, on bin yıl geçse de hükmünü yitirmeyecek bir öğüttür. Çünkü Türk milleti, Tanrı’nın yeryüzündeki adalet terazisidir. Bozulursa, dünya dengeden çıkar.

Dünyada, tanınan 193, tanınmayanlarla 206 ülkede; 6 bin 912 dil konuşuluyor. Güzel Türkçe’miz dünyada en fazla konuşulan 5. büyük dildir.

Kıymetli dostlar,
Türkçülük bir bayrak yarışıdır. Bizden öncekiler çileyle taşıdı bu bayrağı. Biz onu şerefle devraldık. Şimdi görevimiz, bizden sonrakilere alnımız açık, başımız dik teslim etmektir.
Unutmayalım…
Türkçülük, sadece bir fikir değil; bir iman meselesidir.
Türkçülük, ata ruhlarıyla göklerden gelen kutlu bir sestir.
Türkçülük, yeniden diriliştir.

Tarihimizde birçok kez yaşadığımız üzere Türk Milleti’nin UNUTMAK VE AŞIRI İYİ NİYET GÖSTERMEK gibi çok önemli MİLLET ZAAFLARIMIZ vardır. Dünyada, “ümmetçilik” ve “hümanizm” hapının yutturulabildiği TEK MİLLET; maalesef Türk Milletidir.
DÜNYADA “ümmetçi” ve “hümanist” HİÇBİR ÜLKE YOKTUR! Temelinde TÜRK DÜŞMANLIĞI, TÜRKLÜK ŞUURUNU YOK ETMEK ve CUMHURİYETİMİZİN KURULUŞ DEĞERLERİNİ SARSMAK olduğu için bu iki ZEHİRLİ HAP olan ümmetçilik ve hümanizm hapı maalesef TÜRK MİLLETİNE YUTTURULMUŞTUR!

Ziya Gökalp’ın şu müthiş dizeleri günümüzü anlatıyor sanki:
“Durma düşman durma, gücünü artır,
Türklüğün başına hakaret yağdır.
Uyuyan bir kavme bu felaket azdır,
Vur eski kölesi utandır onu,
Bırakma uyusun, uyandır onu!”

Günümüzde Türk Milletine yaşatılan haksızlıklar, TÜRKÇÜ BİR RUHLA UYANMASINA VESİLE OLACAKTIR!

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ, HAMASİ NUTUK MİLLİYETÇİLİĞİ DEĞİLDİR! GEREĞİ YAPILAN, İCRAAT MİLLİYETÇİLİĞİDİR. 3 Mayıs 1944 te şanlı Türkçüler de gereğini yapmışlardır!
Bugün burada bu fikri yaşatmaya, bu ruhu diri tutmaya AND İÇELİM. 3 Mayıs sadece bir anı günü değil; bir yeniden doğuş günüdür.

Ne mutlu ki bu kutlu mücadelede kol kola, omuz omuzayız.
Türklük horlansa da, zindana konsa da, prangalar vurulsa da ümitlerimiz TÜKENMEZ! Vurdukça devleşir, kestikçe gürleşir!

“Aziz vatanın her köşesi bilfiil İŞGAL edilmiş, Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş” olsa da ZAFER; ÜMİDİNİ, MÜSAVATINI, AZMİNİ, OCAKLARINI ve BOZKURTLARINI yitirmeyen YÜCE TÜRK MİLLETİNİNDİR!

3 MAYIS (soyu belirsiz “milliyetçiler günü” değil) CUMHURİYETİMİZİN KURULUŞ ESASI OLAN TÜRKÇÜLÜK GÜNÜMÜZ; VATANIMIZIN İHANET, İŞGAL, YAĞMA ve İSTİBDATTAN KURTULMASI DİLEĞİYLE KUTLU, TÜRK MİLLETİ PAYİDAR; TÜRK DEVLETLERİ DAİM OLSUN…
Bizi, Türk yaratan Ulu Tanrıya; sonsuz şükürler olsun! ALAŞ!
Ne mutlu Türküm diyene!
Saygılarımla…

3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ (Kuşadası Türk Ocağı – 3 Mayıs 2025 )

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu